- Çevre Hukuku Ve Tarihçesi
   
Menü
  Ana Sayfa
  İletişim
  Çevre Genel
  Çevre Hukuku
  Çevre Hukuku Ve Tarihçesi
  Çevre Kirliliği Nedenleri
  Çevre Kirliliğinin Sınıflandırılması
  Dünyamız Ve Küresel Isınma
  Çevre Kirliliğinin Çesitleri
  Doğaya Yeniden Kazandırma
  Tehlikeli Atıklar
  Tüketiciye Öneriler
  Küresel Isınma Genel>>>>
  Küresel Isınma Nedir?
  Küresel Isınmanın Etkileri
  Küresel Isınma Çözümler
  Küresel Isınmanın Yarrattığı Tehtit
  Geri Dönüşüm
  Enerji Genel
  Kullanılabilir Yakıtlar
  Alternatif Yakıtlar
  Atıklar Genel
  Tıbbi Atıklar
  Katı Atıklar
  Diğer Şeçenekler
  Çevre Şiirleri
  Çevre Kirliliği Resimleri
  Orman Yangını
  Orman Nedir ?
  AKUT
  Eğlence Menüsü
  Oyunlar
  Videolar
  Karikatürler
  Hikayeler
  Çizgi Filmler
  Hakkımızda
  Öğretmenimiz Ve Sınıfımız
  Okulumuzla İletişim
  Sivil Savunma Günü
  Panoroma Gezisi
  Tiyatro Gösterisi
  okulumuzun idaresi
  İnsan Vücudu
  İskelet Sistemi
  Sindirim Sistemi
  Sinir Sistemi
  Solunum Sistemi
  Boşaltım Sistemi
  İç Organlarımız
  Sindirim Organları
  Sözlük
  Ödevleriniz İçin
  Tarihi ve Dini Kişilerin Biyografileri
  Sağlıklı Beslenme
  Atatürk
  Şiirler
  İnsan Vücudu Resimleri
  Atatürk Gifleri
  Ödev Ara !


,,,

 

   Özellikle 20. yüzyılda yaşanan teknoloji gelişmeler ve bu gelişmelere bağlı olarak yaşanan hızlı sanayileşme, sanayi atıklarının çevre üzerindeki olumsuz etkileri, insan ve çevre sağlığını tehdit edici boyutlara ulaşmış, bu tehlike küresel ısınma, kuraklık, iklim değişikliği, içme suyu kaynaklarının azalması şeklinde gözardı edilemeyecek seviyeye ulaşmıştır.
 
Çevre sorunlarındaki artış aynı zamanda çevre ile ilgili tedbir alınması gerekliliğini de ortaya çıkarmış, çevresel değerlerin hukuki güvence altına alınması amacıyla çevreye ilişkin hükümler Anayasa, Kanun  ve  Yönetmeliklerde yeralmaya başlamıştır. Ayrıca küresel bir boyut kazanan çevre kirliliğin önlenmesi, çevrenin korunması, iyileştirilmesi, doğal kaynaklarla ilgili koruma ve kullanım esaslarının belirlenmesine yönelik uluslararası antlaşmalar, çevre ile ilgili yargı kararları ve bu yargı kararları sonucu ortaya çıkan içtihatlar çevre hukuku ile ilgili gelişmelerdir.
Çevrenin korunması ve çevre kirliliği problemi, kirliliğin kaynağı olan ülke ile sınırlı kalmamakta dünya üzerinde var olan diğer devletleri ve insanları da etkilemekte ve ilgilendirmektedir.
Bunun tabi sonucu olarak, çevre ile ilgili birtakım Devletler arası düzenlemelerin yapılması da zorunluluk olduğundan, çevrenin korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesi için birtakım devletlerarası çalışmalar ve toplantılar tertip edilmiştir.
 
Bu çalışmaların ilki 1913 yılında yapılan Bern Konferansıdır. Bu konferansı 1923 yılında Paris ve Londra’da yapılan konferanslar izlemiştir. Bundan sonra da birçok devletler arası toplantılar tertip edilmiştir. Bu toplantıların ana konusunu daha çok tabiatın ve kültür varlıklarının korunması oluşturmuştur. 1965 yılında Birleşmiş Milletlerin ihtisas kuruluşlarıyla bağlantılı danışma kurulları kurulmuştur. 1970 yılında Tabiatın Korunması Hakkında Avrupa Konferans tertip edilmiştir.
   Uluslararası alanda, çevre hakkının dile getirildiği ilk toplantı Birleşmiş Milletler Çevre ve İnsan Konferansı’dır. (Stockholm 1972) Stockholm Konferansı, çevre sorunlarına yönelik politika arayışlarında bir milatdır. Çevre hakkı açısından “İnsan, onurlu ve iyi bir yaşam sürmeye olanak veren nitelikli bir çevrede, özgürlük, eşitlik ve yeterli yaşam koşulları temel hakkına sahiptir.” (m.1) ilkesinin yer aldığı bildirinin kabul edilmesi nedeni ile ayrı bir öneme sahiptir. Bu konferansın sonrasında, uluslararası platformlarda (Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi gibi) çevre hakkı kavramının yeniden tanımlandığı gelişmeler yaşanmıştır.
   Çevre hakkı ile ilgili gelişmeler 1982 Anayasamızda da  yer bulmuştur. Anayasamızın 56.Maddesi’nde “ Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşın ödevidir.” hükmü yer almıştır.
   09.08.1983 tarihinde 2872 sayılı Çevre Kanunu yayımlanmıştır. Bu Kanununa istinaden bir çok Yönetmelik, Genelge ve Tebliğ yayınlanmaya devam etmektedir. Anayasa ve Kanun’la hukuki güvence altına alınan, Yönetmeliklerle açıklanan çevre hakkı ve çevre ile ilgili uyulması gereken usul ve esasların denetimi, Mülga Çevre Bakanlığı’nın 2001 yılında tamamlanan taşra teşkilatlanması ile daha da işlerlik kazanmıştır. 2872 sayılı Kanun, 26.04.2006 tarih ve 5491 sayılı Kanun ile revize edilmiş ve çevre kirliliğine neden olduğu tespit edilen kurum kuruluş ve işletmelere ağır yaptırımlar getirmiştir.
    2872 sayılı Çevre Kanununda (5491 ile değişik) idari yaptırım ön görülen çevre suçları 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun yürürlüğe girmesi ile ayrı bir  boyut kazanmıştır. Dünya üzerinde ilk kez Türkiye’de kabul edilen bir Ceza Kanunu’nda yasanın amaçlarından birinin çevreyi korumak olduğu belirtilmektedir. 5237 sayılı Kanunun 181. Maddesi Çevrenin Kasten Kirletilmesi hakkında hapis cezasını, 182. Maddesi Çevrenin Taksirle Kirletilmesi hakkında adli para cezasını gerektirmektedir. Ayrıca Türk Ceza Kanunu “Bu kanun kapsamında kovuşturma ve soruşturma gereken bir fiilin ilgili makamlara bildirilmesimesi, hatta bu hususta gecikme gösterilmesi halinde ilgili kamu personeli hakkında da işlem yapılacağını” hüküm altına almıştır. Bunun anlamı çevre kirliliği ile ilgili her tespitte konunun Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri kapsamında değerlendirilmek üzere Cumhuriyet Savcılıklarına bildirileceği, Savcılıkların talebine istinaden Sulh Ceza Mahkemeleri nezdinde kamu davası açılabileceğidir.
   Çevre kirliliği ile ilgili olarak herkesin yürütme organlarına müracaat hakkı vardır. Bu hak 2872 sayılı Çevre Kanununun 30. Maddesinde yeralan “Çevreyi kirleten veya bozan bir faaliyetten zarar gören  veya haberdar olan herkes ilgili mercilere başvurarak faaliyetle ilgili gerekli önlemlerin alınmasını  veya faaliyetin durdurulmasını isteyebilir. “ hükmü ile yinelenmiştir.
 
   Daha sağlıklı ve yaşanabilir bir çevre, ancak bu konuda toplumsal bilincin artması ve herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip çıkması ile mümkün olabilecektir
 
   
Bugün 16 ziyaretçi (17 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol